2 bucuk meterlik balık avı

Balık avlamayı severmisiniz. Ben severim. Bu elemanın tuttuğuda insnanın hayatında her zaman deng gelmeycek cinsten bir şey. Uzun uğraştan sonra tekneye alabildi balığı.

Renk ilizyonu

Kenardaki baklava diliminin rengine iyi dikkat edin. Gri rengi koyuluk tonu üstüne koyduğu renge göre değişiyor.

Nasıl mı? Onu bende çözemedim, çözen varsa yazsın.

Caddedeki Telefon

Yaramz bir çocukken biz japon yapıştırıcısıyla, madeni parayı yola yapıştırırdık; sonda para buldum diye sevindirik olan insnalrın bunu çıkarmaya çalışmasını, çıkaramamasını seyreder gülerdik.

Eh devri değişti madeni parayı yold agörse kimse almıyor. Al desen bile onu almak için eğilme parası isteyecekler; külfedi daha pahalı. Videoda elemanlar ceptelefonunu yapıştırmışlar caddeye sonrada temaşaa ediyorlar ahalinin halini...

Neden bu gün?

Ergenekon muhaliflerinin çok sorduğu bir sorudur bu.
Bir belge çıkar hemen yandaş medyadan bir ses: "neden bu gün çıktı bu belge?"
Biri tutuklanır yada evi aranır aynı ses: "neden bu gün?"
Aynı soruyu biz soralım bayram arifesini mi buldunuz bu katsayı rezaleti açıklmak için.
On binlerce öğrenincinin ve velinin bayramını rezil etmek miydi amacınız?

Başkanın Misafiri

ABD'nin geleneksel şükran günü görüntüsü.
Başkan'ın hindisi halka tanıtılıyor.
Kızılderlilerden kalma bir gelenek.
Hasat mevsimi sonu elde dilen ürün için tanrıya teşekkür etme.
Beyazlarda bu işi bir karnavala dönüştürmüş.
Hindi üreticileride paraya...

Çember


Sakar Tenisciler

Girecek illaki!


Arabayı park etmiş


Rabıta

Kulluğun azameti; kime kul olduğunla doğru orantılıdır.
Teşbihte hata olmasın; teğmenin emir eriyle, Paşanın emir eri arasında fark gibi...
Emir erleri arasındaki bu güç kendilerinden değil; hizmet ettikleri makamlardan gelir...
***
Günümüzde insanlar güçe boyun eğiyorlar; güçe tapanlar var...
Tapacaksan eğer güçe değil, güçün sahibine tap...
Kulluk; kula değil, kulu Yarata'na yapılır.
Yaratan'la, yaratılanı ayırabilmede bütün mesele...
O zaman gerçek güç sahibine uluşalıbilir.
Ona elpençe durulur...
Yaratılanı bilmek, yaratanla aramızdaki rabıtayı (iletişimi) kurar.
Ne diyor Yaratan (c.c): "Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu"

Motora kadın Eli Değerse

Bu yılın favori rengi pembe...
Tığ işleride çok moda; özelikle deliğde fazla olduğu için motor kısmının hareret yapmasınıda engelliyor...

Dost

Dostlar gönülden konuşur...
Kelimelere gerek yok...
Dil söylemesede
Kulak duymasada
Kalp titrer...

Yumurta

Yumurta işte abartmayın diye düşünmeyin.
Osmanlı sarayında mutfağa aşcı alınmadan önce iki şeyden imtihan edermişler.
Yumurta ve pilav.
***
Önemli olan farklı şeyler yapabilmekten çok herkesin yapabildiğini, farklı yapabilmek...

Balkon

Kapasite!



Tren, tranvay, metro adı her ne ise, toplu taşımacılığa çare olarak şehirlerde turlayan araçlardır.

Şehrin ve toplu taşıma araçlarının belirli bir kapasitesi olur. Şehirin kapsitesi artıkça, şehir yöneticilerinin ya bu araçların kapasitesini yada sayılarını artırması gerekir. Mantiken böyle, fakat olaya Japon zekası girince çözümler değişebiliyor.


Japonlar Vagon sayısını artıracaklarına çalışan sayısını artırarak, hem vagonlara daha fazla yolcu girmesini sağlıyorlar hemde yeni iş sahaları açarak işsizliğe çare oluyorlar.


Şu Japonlar yapıyor dostum yaa. Kafa çalışıyor keratalarda...


Hem kapasite dediğin ne ki gülüm, kaktırdıkça değişmez mi!

Dinlenenler!

Bayram tatili memurların hızını kesmeyecek anlaşılan.
Bayramdan iki gün öncesini grev adı altında tatil ilan ettiler kendilerine...
Çalışmakta dert.
"Dinlenmekte"
Grev memur ve işçi sınıfının dertlerini, sorunların anlatmak için başvurdukları son çare.
Grev;Sesimizi duyun bizi dinleyin diye tambur cemaat sokaklara dökülüp, davullarla seslerini dinletme çabası.
Sokağa dökülen alt kısım memur tabakası seslerinin dinlenmemesinden şikayetçi.
Üst tabakada "dinlenmekten"
Herşeyi sorun ediyoruz.
***
Çalışmakta sorun
"Dinlenmekte"
Sözümüzün dinlenmemesi de sorun.
"Dinlenmeside"...
***
Dinlenmek; takip edilmenin teknolojik yönü.
Eskiden, adamın peşine bir iki hafiye takıp, bu elemanlarla havadis toplarlarmış.
Hafiye ( yani ajan, casus) tipinizi beğenmiyorsa, size garezi varsa yandınız.
Ayıkla princin taşını.
Şimidikiler biraz şanslı, iyi kötü; belge, ses kaytı falan olmalı ortada.
Olsa bile; kaset montaj, belgenin imzası yaş mı - kuru mu diye sıyrılma yolları var...
***
Peşine hafiye takmak sadece Osmanlı'da yoktu.
Bu yöntem Cumhuriyet yönetcilerine de geçti.
Yani bu iş bizde devlet geleneği.
Cumhuriyetin ilk yıllarında peşinde en çok hafiye gezenlerden biride Kazım Karabekir Paşa'dır.
Belki şaşırdınız!
Kurtuluş savaşının bu muzaffer Paşası; işi bitip, vatan kurtulduktan sonra gözden düşüp, peşine adam takılan, açığı kollanan, asılması için malzemeler toplanan biridir.
İpden kurtulması da genç subayların mahkemeye doluşup; bir idam kararı çıkarsa mahkemeyi basıp, Paşalarını kurtarma düşüncelerinin ortaya çıkması , mahkeme heyetinin tırsarak Çankaya köşküne telgraf çekip, Çankaya'dan izin alıp, idam kararı verememesi sonucu olmuştur... ( Yargının bağımsızlık ilkesi daha o zamanlar sakız olup çiğnenmiş anlayacağınız.)
***
Karabekir Paşa'mız ve ailesinin artık kanıksayacağı günlük alalede bir iş olmuş bu takip edilmek.
Bir gün Paşa'nın eşi pazara alışverişe gitmiş, arkasından hafiyeler.
Alışveriş yaparken Paşanın eşi el etmiş hafiyelere, yanına çağırmış.
Bizim gizli casuslar şaşırmış, şaşkın şaşkın varmışlar Paşa'nın eşinin yanına.
" Hele şu çantaları alın evlatlar" demiş, bayan Karabekir, "nasılsa eve kadar takip edeceksiniz, çantaları taşıyında bari bir faydanız dokunsun."
Niye takip ediyorsunuz diye ortalığı velveleye vermek yerine, çantaların sapını vermiş ellerine .
Yine bir gün Paşa'nın hanımı evden çıkmış bir yakınına gidecekmiş. Arabaya bitmiş, tam gidecekken durmuş yine çağırmış zehir hafiyeleri, bi kağıt uzatarak " evladım biz şu adrese gidiyoruz, arayıp bulacağım diye yorulmayın" deyip , gideceği adresi vermiş.
***
Alnı ak, yüzü pak olanlar; ne söylemekten, nede dinlenmekten çekinirler.

Adam Sözü!



Zamanın silemediği hiçbir an, ölümün dindiremediği hiçbir acı yoktur.
Cervantes

İllaki Kayacak!

Tazelik mi, Vahşet mi?

Masa başındaki Japonlara göre Taze balık; ne kadarda canlı...

Bana göre ise vahşet...

Hem pişmiş, hemde daha canlı; yani canlı canlı pişirmişler.

Nasıl mı?

Usulünü bilmem.

Öğrenmekte istemem...

Sandal sefası

Ateşin ortasında, sandal sefası...

"Halıya basma lan"

Sevgili, Nejat Uygur'un bir varyemezi canlandırdığı tiyatro oyununundaki, ölümsüz repliğidir bu "halıya basma lan"
Ustayıda anmış olduk...
Nasılda özlemişik...

Elektrikci


Kurban ve Din İstismarı

Kamusal alanın en sevdiği dini aktivitemizdir kurban.
Dini gerekliliğini yerine getirmek için ne yaparsanız yapın; gericilikle, devleti yıkmakla, laikliğin altını oymakla v.b gibi kavramlarla suçlanırsınız, kamusal alanda.
Allah için başınızı kapatırsanız, okula giremezsiniz.
Hafta sonu otobüse binip sınıf arkadaşlarınızla Çanakkaleye bile gidemezsiniz.
Bazı hastanelerde insan muamalesi görmez, hasta olarak kabul edilmezsiniz.
Oğlunuzu vatanın bekaası, devletin selameti için önce askere sonra toprağa uğurlarsınız; şehit oldu deyu evladınıza tören yapılacak olur; başınız başörtülü olduğu için törene alınmazsınız.
Ramazan Bayramının adını bile sevemediler, şeker bayramı olarak değiştirmeye çalıştılar senelerce...
Fakat Kurban bayramı ayrı;
Önceleri deri kavgası olurdu.
Vitamini kabuğundadır anlayışı hakim oldu deri kapmacada, yıllar boyu...
Kurbanı kes deriyi bize ver olayı, bir kaç yıldır sen Kurbanınıda bize vere döndü...
Hatta bir adımda öne çıkarak"Kesimsiz Kurban" icat ettiler...
Kenan Evren ziyniyetinin "asmayalımda besleyelim mi?" sinin tersi galiba; "kesmeyelim, besleyelim" mi olay?
***
Her dinin ve dini yaşayışın bir literatürü vardır.
O dini kabul ettiysen o literatüre onun kurallarına uyarsınız...
Uymazsanda o dinden değilsindir, başka bi şey denir senin olayının adına.
Neye benzerse artık...
Allah'a (c.c) inanmanında şartları vardır.
Bir sistematiğinin içerisine girip kabullenmen gerek.
Azıcık ondan azıcık bundan olmaz.
Bi maç Fenerli bir maç Galatasaraylı olamadığın gibi.
Onun bile kuralı vardır, renkleri vardır, marşları vardır.
Fenerbahçe tribününe gidip, Galatasaray bayrağı sallayamazsın.
Literatüre uyacaksın.
Uymazsan uydururlar.
Kurban kesmek; zamanıyla, kesilecek hayvanın nitelikleriyle, kesim şekliyle ve kesildikten sonra nasıl değerlendirileceğine varıncaya kadar belirtilmiştir.
Literatürü bellidir.
Senede 100 tane koç kessenizde bunu Kurban bayramı olarak belirtilen 3 günlük zaman içerisinde kesmezseniz; bir kurban bile kesmiş sayılmazsınız. Din bir toplumsal olgudur.
Dinin bir sahibi vardır.
Kuralları vardır.
Sen kesimiz kurban diye bi şey sokamazsın Allahı'ın (c.c.) dinin kuralları içine...
Onun adı kurban olmaz...
Belki bağış, belki yardım yada başka bir şey ama "Kurban" değil.
Adını bilmem ama açıklması; din istismarlığıdır.
Milletin dini duygularını istismar etmek değil mi bu?
Allah (c.c) adına haşa yalan söylemek değil mi bu.
"Sen parayı ver bize biz kurbanı almazsakta, kesmesekte Allah (c.c.)bunu Kurban olarak kabul eder."
Yok yaaa...

Mezar Taşı

Geride kalanlar, iki mefta için iki mezar taşı dikmişler.
Mezar taşlarında ölüm tarihleri aynı.
İsim yerine de birinde "Salak" diğerinde "Salağın Yanındakiyim" yazıyor.
***
Ölünce, geride kalanlar kaybettikleri yakınlarını hep iyi şekilde anarlar...
Mezar taşına yazılacak derece; ne salaklık yapmış olabilirler acaba?

Wallpaper Seagull - Martı


İyi Çitile

Anten

Televizyonun arkasına antan niyetine aleminyum kağıt, sigara kağıdı falan sokmasına alışmıştık Yurdum İnsanının. Çep telefonu çekmeyince; pratik anten zekası çalışmış elemanın.

Şöförsen Çıkarsın.

Arabayı park eder, gider işimizi görürüz.

Geri geldiğimizde görürüz ki; arabanın arkasına, önüne öyle bir park etmişler; çıkmak imkansız.

Hemen küfür literatürümüzün elverdiği ölçüde söylenmeye başlarız.

Oysa kazın ayağı öyle değilmiş; şöförlük oradan çıkmayı gerektiriyormuş.

Bir kişinin yapmış olması; işin yapılmazlığı teorisini ortadan kaldırır.

Şöförsen çıkacaksın.

Ahanda bu İngiliz uşağı çıkıyor..

Dua

Ele muhtaç etme , Yarabbi
Kuluna, kul etme
Sen Samed'sin
Başkasına muhtaç hissettirme, Yarabbi
Amin...

Arada Çocuk Olmak!


Yaşar yine şaştı!

Öymen’in Dersim gafını Meclis’te alkışladı. Ardından Tunceli’de Öymen’e “Gereğini yap” dedi. Şimdi de “O iş artık bitti” demekle yetiniyor.
“Dersim’de analar ağlamadı mı?” dediği için Öymen’e istifa çağrısı yapan Kılıçdaroğlu, dün Meclis’te kendisine yöneltilen sorulara partisiyle ilgili bir problemi olmadığı yönünde cevap verdi. Grup toplantısına katılmamasının sessiz protesto ya da istifa edeceği şeklinde yorumlandığı yönündeki soruları cevaplayan Kılıçdaroğlu, annesini kaybettiğini hatırlatarak, “Bu bir protesto değildi, yorgundum gelemedim” dedi. İstifa edip etmeyeceğine yönelik soruya ise “Yok öyle birşey. Partimlede de küskünlüğüm yok. O iş artık bitti. Misyonumuz partiyi zayıflatmak değil, güçlendirmek” yanıtını verdi.
1937-1938 Dersim olaylarını anlatırken “Mağaralara iltica etmişlerdi. Ordu zehirli gaz kullandı. Mağaraların kapısının içinden. Bunları fare gibi zehirledi. Yediden yetmişe o Dersim Kürtlerini kestiler” diyen eski bakanlardan İhsan Sabri Çağlayangil’in bu sözleri kendisi de Tuncelili olan Kemal Kılıçdaroğlu’na anlattığı ortaya çıktı. Ses kaydı internet sitelerinde bulunan röportajı iddiaya göre Kılıçdaroğlu eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel aracılığıyla 1987 yılında Çağlayangil’in Bursa’daki evinde yaptı. İddia sahibi Tunceli eski Baro Başkanı avukatı Hüseyin Aygün bu bilgiyi bizzat bir yıl önce Tunceli’ye gelen CHP’li Kemal Kılıçdaroğlu’ndan duyduğunu söyledi.
***

Dertleri, "Baykal'a muhalefet yaparsak bizi bir daha milletvekili adayı yapmaz".

Çünkü Türkiye'de kimin milletvekili olacağını Halk, yada bölge partilileri değil; genel başkan belirliyor.

Onur Öymen'in kürsüde dediği gibi; anaların ağlaması önemli değil, umurlarında değil, halk ne demiş, ne istemiş bunlar fasa fiso; önemli olan Sayın Genel Başkanın ne istediği...

Atlar

Hocam cetvel verseydik!


Piyanist Kedi

Her piyanistin bir sanat anlayışı vardır...

Bakış

İstanbul Silüeti.

Anadolu Ajansı ödüllü fotoğraflar sergisinden, bir İstanbul silüeti.
Silüet; Fransızca "silhouette" kelmesinden dilmize geçmiştir, bir şeyin yalnız kenar çizgileriyle tek renk olarak beliren görüntüsü, gölge anlamına gelmektedir.
Daha çok şehirlerin, dağların, belli yükseklikleri olan coğrafi elemanların panaromik görüntüsü için siluet tabiri kullanılır.
İstanbul silüteininde olmazsa olması selatin camileridir. Söylenirken selatin kelimesi çoğunlukla Selahattin kelimesiyle karıştırılmaktadır.
Selatin camileri deyince; Osmanlı sultanlarının ve eşlerinin yaptırdığı camiler akla gelmelidir. Bir başka şahsın, misal bir paşanın yaptırdığı bir cami ne kadar büyük, ne kadar görkemli olursa olsun selattin camii sayılmaz.
Özeliklerne gelince: Hünkâr mahfili vardır. Birden fazla minareye sahiptirler. Büyük camilerdir. 24 saat açık olmalıdırlar. Klasik dönemde , savaşlardan edinilen ganimetle bütçelendirilmişlerdir. Sefere gitmeyen padişahın selatin camii inşa ettirmemesi gerekir.
Kendi deönemlerinde, büyük bir savaş, zafer kazanamayn padişahlar, bir selattin camii yaptırmaktan ar duymuşlardır. 3. Murat büyük bir camii yaptırmaya heves etmesine rağmen hicap ettiğinden; İstanbula bir selaatin camii yaptırmamış, şehzadelik yaptığı Manisa'ya Şehzade Camii'ni inşa ettirmiştir. Bunun istisnası; Sultan 1.Ahmet bu geleneğe uymayıp Sultanahmet Camii'ni inşa ettirmiştir.
Süleymaniye Camii, Selimiye Camii, Sultanahmet Camii, Şehzade Camii, Nuruosmaniye Camii, Fatih Camii, Eyüp Camii, Yeni Cami, Beyazıt Camii, en güzel örnekleridir.

Bu Şaka Öldürür.

Bu videoda Derren Brown atari salonunda zombie temalı oyunu oynayan bir kişiyi hipnoz yoluyla bayıltır ve önceden hazırladığı zombie kostümlü ve dekoru oyundaki gibi olan bir binaya elinde silahla bırakır ve bir süre sonra uyandırır. Etrafında zombileri gören adam deliye döner. Bir insanı korkudan öldürebilecek bir durum.

"Karakolda Doğru Söyler Mahkemede Şaşar."

Efendim, Sn. Onur Öymen'in artık ezberlediğimiz Dersim örneğini mecliste verdiği sırada; Sn. Kılıçdaroğlu, Sn. Öymeni , bu güzel(!) konuşmasından dolayı alkışlıyordu.
Sonra kalktı memleketi Tunceliye gitti.
Tunceli'de Sn. Öymen'in mecliste yaptığı konuşmadan dolayı istifasını istedi!
Onur Öymen'de altı sazı eline: "Konuşmam esnasında, bir ara meclis sıralarına baktım; beni en ateşli bir şekilde alkışlayanlardan biri de Sn. Kılıçdaroğlu idi" dedi.
Benimde aklıma bu güzel halk türkümüz geldi.
"Meclisde doğru söyler, Tunceli'de şaşar."
***
Not: Meraklısı için şarkının sözleri efendim:
Ben Giderim Oduna (Yaşar)

Ben giderim oduna
Şahan derler adıma
Geleli üç ay oldu
Doyamadım tadına

Yalan mıydın Yaşar
Karakolda doğru söyler
Mahkemede şaşar

Karşıdan gelen atlı
Altında kilim katlı
Anam babam sağolsun
Hepisinden yar tatlı

Yalan mıydın Yaşar
Karakolda doğru söyler
Mahkemede şaşar

Sarı yayımın bendi
Ne tez unuttun beni
Düşmanlar bile etmez
Bana ettiğin fendi

Yalan mıydın Yaşar
Karakolda doğru söyler
Mahkemede şaşar

Mahkemenin salonunda
İstidası elinde
Kendi gidip adı kaldı
Koca köyün dilinde

Yalan mıydın Yaşar
Karakolda doğru söyler
Mahkemede şaşar

Konakta duran kadı
Cemilem gelsin dedi
Biz nasıl ayrılalım
Yaşlarımız on yedi

Yalan mıydın Yaşar
Karakolda doğru söyler
Mahkemede şaşar

Yirmidir benim yaşım
Karadır yarim kaşım
Üç sene de sönmedi
Ciğerimde ateşim

Yalan mıydın Yaşar
Karakolda doğru söyler
Mahkemede şaşar

Carousel

Gazeteci William D. Tammeus şöyle yazmış: " Atlı Karıncadaki bir çocuğun ve ailesinin neden her dönüşte birbirlerine el salladıklarını anlamadıkça; insan doğasını anlamış sayılmazsınız!".

Şimdi LALE Dikme Zamanı!

Lale bizim çiceğimiz; çicekleri de seviyorsanız, saksınızda, bahçenizde mutlaka olmalı...
O bizden biri; dışlamayalım, aramızdan ayırmayalım...
***
Bir zamanlar insanları savaştıran, bir soğanı için ev satılan bu değerli bitkiyi; nasıl ekeceğiz diyorsanız?
Laleyi siz alın, gerisi aşağıda yazıyor...

Lale nasıl dikilir?
Lale sanıldığının aksine oldukça kolay yetişen ve dayanıklı bir bitki. Ayrıca her yıl bakım gerektirmeksizin çoğalıyorlar da.
Saksıya dikecekseniz...
Tercihan gölge bir bahçe, veya minimum 15 cm. derinliğinde bir saksı ve toprak, Lale soğanları. Derinliği minimum 15 cm. olan bir saksı alın ve soğan satın alırken saksı derinliğinden 5 cm. daha kısa derinliğe gömülen soğan alın (ör. 20 cm. bir saksı için 15 cm. veya daha sığa gömülen bir soğan tercih edilmeli. Saksınızın altına minimum 5 cm. yüksekliğinde toprak veya torf doldurun ve hafifçe sıkıştırın. Daha sonra lale soğanlarını birbirine değmeyecek ve 4-5 cm. uzaklık olacak çekilde torpağa yerleştirin, tabi sivri taraflarının yukarı bakacağını hatırlatmaya gerek duymuyoruz. Saksının kalan kısmını da toprakla doldurup hafifçe sıkıştırın ve can suyu verin.
Bundan sonrası çok önemli: Unutmayın, laleler soğuğu sever ama donmak da istemez. Dolayısı ile saksıyı evin içinde bırakırsanız soğanlar çürür, camın önüne koyarsanız donar. Bu aşamada saksıları bir müddet buzdolabında bulundurabilirsiniz. Soğuk hava lale soğanının biyolojik saatini harekete geçirir ve biraz daha ılık havaya geçirdiğinizde laleler topraktan çıkar. Topraktan çıkarken ve çiçek açınca ne kadar gölge ve serin ortamda tutarsanız laleleriniz o kadar canlı ve uzun ömürlü olur. Unutmayın evin içinde laleniz yaşamaz !
Bahçeye dikecekseniz...
Lale soğanları Eylül-Ocak ayları arasında dikilmelidir. Eğer gölge bir yer seçerseniz laleleriniz çiçek açtıktan sonra daha uzun süre yaşar. Toprağınızı aldığınız lalenin üzerinde belirtilen derinlikte kazın ve lale soğanlarını yine belirtilen minimum aralıklardan daha kısa mesafede olmayacak şekilde dizin. Tabi sivri taraflarının yukarı bakacağını hatırlatmaya gerek duymuyoruz. Lale paketlerinin üzerinde ne kadar büyüyecekleri cm. olarak yazılıdır. Birden fazla çeşit aldıysanız uzun olanları kısa olanların arkasında kalacak şekilde dikin.
Lalelerinizi kuru havalarda sulamayı ihmal etmeyin. Pakette belirtilen aylarda laleniz topraktan çıkacak ve çiçek açacaktır. Çiçeklerin vakti dolup boyunları bükülmeye başladığında, artık çiçekleri kesmeniz iyi olacaktır. Çünkü yapraklar bir sonraki senenin enerjisini soğana depolamalıdır. Yapraklar kendi kendine kuruyana kadar zarar vermeyin. Soğanlarınızın en az yarısı ertesi sene yeniden açacaktır.

Uçan Ayaklar

Küllük!

Birde Yurdum İnsanına, çevreye duyarsız, sağa sola izmarit atar dersiniz...
Ahanda gözünüze sokuyoruz...
Görün bakın; dumansız hava sağası diye dişarıya kış kışladığınız insanımız; mucitliğini nasıl konuşturmuş...
***
Bu arkadaştan esinlenerek, bizde bi katkı yapalım dedik; gruplar için damacana modelini geliştirmekteyiz.
Yanlız bu damacanıyı grup içinde kimin taşıyacağı sorunsalını henüz çözemediğimiz için; iç piyasaya henüz süremedik...

Star!

Yıldız yaparsan köpekten;
İmzayı alırsın pipiden..
*/*

Gülüyor mu, Sırıtıyor mu?

Yansa da, işini yaptığı için; mutlu mu?
Giderken diğerlerinide götürdüğü için; sırıtıyor mu?

Açılım mı dediniz!


Gel, gel daha yakın gel. Bu yol vuruculuk daha ne kadar sürüp gidecek, madem ki sen bensin ben de senim. Artık bu senlik ve benlik nedir?
Biz Hakk’ın nuruyuz, Hakk’ın aynasıyız. Şu halde kendi kendimizle, birbirimizle ne diye çelişip duruyoruz? Bir aydınlık bir aydınlıktan neden böyle kaçıyor?
Biz hepimiz bütün insanlar tek bir vücut halinde, olgun bir insanın varlığında toplanmış gibiyiz. Fakat neden böyle şaşıyız? Aynı vücudun birer uzvu olduğumuz halde neden zenginler yoksulları böyle hor görürler?
Aynı vücutta bulunan sağ el ne diye sol elini hor görür? Her ikisi de madem senin elindir, aynı tende uğurlu ne demek uğursuz ne demek?
Biz hepimiz, bütün insanlar hakikatte tek bir cevheriz. Aklımız da bir başımız da bir. Fakat kambur felek yüzünden biri iki görür olmuşuz. Haydi şu benlikten kurtul, herkesle anlaş, herkesle hoş geçin. Sen kendinde kaldıkça bir habbesin, bir zerresin. Fakat herkesle birleştin mi bir ummansın, bir madensin. Bütün insanlarda aynı ruh vardır. Fakat bedenler, tenler yüzbinlercedir. Nitekim dünyada sayısız badem vardır ama hepsinde de aynı yağ bulunmaktadır. Dünyada çeşitli diller, çeşitli kalpler var. Fakat hepsinin de anlamı birdir. Çeşitli kaplara konan sular, kaplar kırılınca birleşirler, bir su halinde akarlar. Tevhidin ne demek olduğunu anlar da birliğe erersen, gönülden sözü, manasız düşünceleri söküp atarsan, can mana gözü açık olanlara haberler gönderir, onlara gerçekleri söyler.
Mevlana
Divan-ı Kebir

Wallpaper - Mavi Korku!


CHP'nin Dersim ve Alevi Kapanımı!

Sn. Recep Tayyip Erdoğan rüyasında görse ; inanmazdı! Bi şey yapmalarına gerek kalmadan, CHP yine gösterdi hünerini; olayları aleyhine çevirmeyi başardı.

Hani hiç konuşmasalar, bi şey söylemeseler; bari en azından tepki çekmezlerde. Millet bu yoklukta yemeye yumurta bulamazken, bunu CHP'lilerle heba etmezdi. Halkın bi atımlık yumurtası vardı, o da Onur Öymen yüzünden telef oldu!

Bu ülkenin; demokrat, özgürlükçü, işçi haklarında koşturan, üniversitelinin sorunlarıyla ilgilenen, mutfakta pişeni, pişemeyini dert edinen; gerçek bir sol partiye çok ihtiyacı var.

Hey CHP; Sol olamadın; bari sola gölge etme...

Debremlerle Büyüyor!

Rusya'nın uzak doğusunda sıkılıkla yaşanan depremler ülke topraklarının genişlemesine neden oluyor. 17 milyon kilometre kare toprakları ile dünyanın en büyük ülkesi olan Rusya, son üç yılda yaşanan depremler nedeni ile topraklarını 4,5 kilometrekare daha genişletti.
Rusya Deniz Jeoloji Enstitüsü Direktörü Boris Lenin, İnterfaks haber ajansına yaptığı açıklamada, "Nevelsk bölgesinde yaşanan depremler bölgenin deniz seviyesinden yükselmesine neden oldu. Tatar Boğazı'nda kuruyan alanda yaklaşık 3 kilometrekarelik bir alan oluştu." dedi.
Kuril adalarının ortasında yer alan Matua adasından bulunan volkanın patlaması nedeni ile de 11 ayrı depremin oluştuğunu kaydeden Lenin, burada da karaların yükseldiğini ve 1,5 kilometrekarelik bir alanın kazanıldığını söyledi.
Böylece dünyanın dokuzda biri büyüklüğünde bir toprağa sahip olan Rusya'nın 17 milyon 75 bin 400 kilometrekare olan toprakları, 4,5 kilometrekare daha genişlemiş oldu. (CİHAN)

X 'i Bul.

Elemana x'i bul diye sormuşlar; oda "aha burada" demiş.

Yetenek Sizsiniz Programının 63 Yaşındaki Delikanlısı


Acun'un yeni programı Kocaeli secmeleriyle start aldı.
Programı açtığımda Aytaç abi yeni başlamıştı şarkısına. Sahnede o vardı ama ses Zeki Müren'in sesi gibiydi.
Bir Zeki Müren taklidimi yapacak acaba diye düşünürken, O taklid için değil şarkı söylemek için çıkmıştı sahneye.
Bunu buraya almamım sebebi; bir Zeki Müren şarkısına, bir sanat müziği parçasına, üniversitelilerin vermiş olduğu tepki.
Çok hoşuma gitti.
Gençlerin müziğimizle çoşmaları ne güzeldi...

Bir notta 3 kişilik jürinin, Ali Tarhan'nına; neydi o öyle; gençlerin önünü açmak için hayır diyorum lafı ya...
Muhterem ne açıyorsun ne kapıyorsun o programda onu anlamadık. Herkesin kafasına göre takıldığı, eğlendiği, eğlendirdiği bir programda; Popstar Alaturka tripleri çok baydı.
Yıldız mı arıyorsun; yıldız olmak mı istiyorsun?

Dünyanın Renkleri





Off Road - 4X4

Off road ve Hammer ne kadar uyumlu bir ikili değil mi? Biraz pahalı bir tutku. Hammer alıp onu bu dağ başında sürmek hem ustalık, hemde para ister!

-0-

4X4 ile merdiven çıkmak.

Aman Kimse Görmesin!


H1N1

Daha nasıl olduğunu bile anlmadan, gün ve gün ölülerimizin sayısı artıyor.
Korkusu ölümden beter.
Aman dikkat demek beyhude; herkes teyakuzda.
Neler yapılması gerektiği hakkında, her gün aynı şeyleri tekrar edip duruyoruz.
Her gün tekrarlayan başka bir şeyde ölülerimizin sayısı.
Ölüm haberinin olmadığı bir güne rastlamadım.
Birer ikişer, birilerimizi, alıp götürüyor.
***
Geçen sene kışın sonunda ismi duyuldu...
Batıdaydı o zamanlar, kapılarımızı sıkı sıkı kapatıp tedbirler aldık.
En çok çekinilen bir bölgede yaşıyorum; Antalya'da. Batıdan gelen turistlerden bulaşır mı korkusu vardı o zamanlar.
Sonra korkmayın artık havalar ısındı dediler; sıcağı sevmezmiş bu meret.
Yaz geldi, o gitti.
Kış gelmeden hortladı.
Hemde Türkiyenin göbeğinden!
Bir kaç şehrimizde birden görüldü.
Kapıdan giremedi, bacadan mı girdi?
Sahi bunu kim soktu içeri?
Çoğunlukla vakalar, hastahaneye bi şekilde gidenlerde görüldü.
Mide şikayetiyle giren; Domuz gribi belasıyla çıktı hastahaneden!
***
Aşı kesmekeşi ayrı bir alem zaten...
"Aşı olmak yada olmamaya" döndü olay...
Muhalefetin özelikle MHP'nin yaygarasından, Başbakan'da korktu ki; siyasi sorumluluktan yırtmak için "ben aşı olmayacağım" dedi.
Bilen bilmeyen herkes konuştu.
Biri, bir mikrofon uzatsa yakınlarını kaybedenlere; aşı hakkında onlar ne düşünüyorlar diye?
***
Allah bağışlasın 3 aylık bir oğlum var; 3 ayda 10 üzerinde aşı olmuştur; bir sürü hastalık için; doktoru ve devlet; yapılması gerek dediler; yaptık...
Araştırmadık içeriğini aşıların.
Benim gibi, binlerceside araştırmadı...
Peki onların içinde ne var?
Bu çok bilenler bi raştırsa ya..
İlla işin içine bi "domuzluk" mu girmeli?
***
Son bi şey daha; geçen sene ve kışın başında illetin ismi bu domuz gribiydi de, şimdi niye kibarlaştı; H1N1 oldu?
Bir pazarlama strajesi mi?